24 Ekim 2012 Çarşamba

Yunanlılarla unutulmaz bir akşam ...

Bir sabah uyanmışım ve dışarısı çok güzel tabi bende bunu değerlendirmek için dışarı çıktım biraz dolandıktan sonra yurda döndüm o da ne kapımda bir mektup ?

Mektup '' Bundeszentralamt '' dan geliyor.Tabi mektubu açtım bakıyorum ama tabi ki de hiç bir şey anlamıyorum.Nede olsa Almanca. Eeeee ne yapacağım bu durumda tabi aklıma ilk akrabam geldi ve onu aradım anlattım durumu çünkü önemli bir mektup olabilir.

Neyse ilk işim akrabamın yanına gitmek oldu.Bu gelen mektup ise burada yaşayan tüm insanlara geliyormuş.Size bir numara veriyorlar ve o numarayı hiç kaybetmemeniz gerekiyor çünkü o numara sizin güvenceniz oluyor.Eğer burada çalışacak olursanız o numarayı çalışacağınız yere vermeniz gerekiyor.Bu sebeple önemli bir belgeymiş ve bende bu belgeyi diğer önemli belgelerin arasına koydum.

Evet peki ben bu yazımı bunun için mi yazdım ?

Tabi ki de hayır : )

Sadece önce küçük bir bilgi vereyim dedim ardından da bu olay sayesinde neler yaşadım size anlatayım....

Almanya'da ciddi anlamda farklı kültürler tanımaya devam ediyorum : )

Resimde de gördüğünüz gibi bir Yunan aileyle tanıştım.Tabi bu ailenin evine gitmeden önce '' ya dayak yemeden dönsek '' deyip ama gittikten sonra aslında böyle bir düşüncenin yersiz olduğunu anladım.

Şöyle ki ben bu kadar sıcak kanlı bir aile beklemiyordum. Hele ki bize karşı yani bu zamana kadar işte Yunanlılarla düşmanız falan filan dendi ama burada ki iletişimi gördükten sonra bu söylenenler gerçekten saçmaymış.

Öncelikle şunu bilmenizi isterim Almanlardan daha sıcak kanlılar.Neyse biraz size o akşamdan bahsedeyim ; Şimdi biz akrabamla gittiğimizde evde sadece evin babası vardı ayakkabılarımızla içeriye girdik tabi ne içeceğiz ? Tabi ki de şarap. Retsina şarabını kolayla karıştırıp ortaya güzel mi güzel bir lezzet ortaya çıkıyor.Ayrıca Erasmus içki kültürümü de ciddi anlamda geliştiriyor : ) Neyse ben o akşam iki kadeh içtim ve daha sonra evin annesi ve iki tane şirin mi şirin kızları geldi.Bu arada kadın az Türkçe biliyor nedeni ise Almanya da Türklerin olduğu yerde doğmuş olması.Biraz muhabbet ettikten sonra sıra yemek olayına geldi tabi ben domuz eti yemiyorum ya kadın tavuk mu istersin yoksa döner mi ? diye sordu ben fark etmez dedim yani kadın hiç üşenmeden benim için gitti yarım tavuk ve döner aldı geldi yani gerçekten bu kadarını beklemiyordum.

Neyse tavuk geldi tabi ben hemen çatal bıçağı aldım elime yemeye başlayacağım.Evin babası Türkiye de ki evinde nasıl yiyorsan öyle ye demez mi yani ne bileyim ben Almanların da bulunduğu ortamlara girdim ama bu tepkiyi hiç görmedim : ) Arkadaşlar bu evin annesinin büyük büyük babaları eskilerden Trabzon da yaşamışlar ve Yunanlılarında lazııı varmış o gece bunu da öğrendim ! Tabi şaşkınlıklarım bununla da kalmıyor.Mesela ; kuru fasulye, mantı, sarma, hamsinin ekmeği vs. yapan bir Yunanlı görmek bende artık şok etkisi yarattı.

Neyse yemek faslı bitti en ufak kızları bana bir kitap getirdi işte ben Almancasını söylemeye çalışıyorum eğer yanlış söylersem ufaklık beni düzeltiyor : ) Ayrıca o akşam Türkçe, İngilizce, Almanca baya bir muhabbet ettim.Tabi bunun yanında Yunanca bir kaç kelime öğrendim.Mesela benim ismim '' Touna '' diye yazılıyor çok zor değil bu : ) ve bunun yanında da  '' oxı - naı ''   '' hayır - evet ''...

Tabi bunlar olurken aile bana çok sıcak davrandı.Hatta Cumartesi günü ufak kızın gösterisi varmış beni de o gösteriye davet ettiler ve bununla da kalmadılar Yunanistan da ki evlerine de davet ettiler.Yani o akşam benim için çok mu çok güzel geçti.Tabi bunu Fevzi abiye borçluyum. Buradan da kendisine teşekkür ederim.

Evet dostlar o akşam unutulmaz bir akşamdı.Daha önceki yazılarımda da söylediğim gibi hayat bizi habersiz yönlendirmeye devam ediyor.Ayrıca artık buralara alıştım kafam rahat : )))


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder