23 Ekim 2013 Çarşamba

Geçmişten gelen insanlar...


Gözlerimi son kez karanlığa yumdum ve bir dilek tuttum.Son kez yalnızlığımı geçmişimde bıraktım.Yalnız bir ağaç misali sadece köklerimden beslendim.O gece; karanlığa ışık olan bir yıldızı esir aldım ve uzun uzun baktım hemde hiç sıkılmadan aslında baktıkça hayallere kapıldım gözlerimi ondan alamadım baktım baktım baktım çünkü yarın göreceğim yıldız benim değildi.

Sabah uyandım gözlerimi büyük bir heyecanla açtım zaman akıp gidiyor ama ben hiçbir şeyin farkına varamıyorum.Önce bir uçağa bindiriyorlar daha sonra başka bir şehirde gözlerimi açıyorum.

Yeni bir hayat, yeni bir başlangıç ,

Eh biraz ürperiyorum çünkü hiç tanımadığım yüzlere bakıyorum.Baktıkça ben neredeyim diye defalarca kendime soruyorum.Sorduğum sorulara heyecanımı katınca işin içinden çıkamıyorum.Tanıdık bir sima beliriyor o belirsiz suretlerin arasında ve el sallıyor, ona koşuyorum sanki elimi uzatsam beni bu belirsizliğin içerisinden söküp atacakmış duygusuna kapılıyorum..

BİRİNCİ AY
...
İKİNCİ AY
...
ÜÇÜNCÜ AY
DÖRDÜNCÜ AY
...
BEŞİNCİ AY
....
ALTINCI AY

Bu süre zarfında bir çok insan tanıdım; tanıştık, konuştuk, güldük, eğlendik...Bu arada tanıştığım çoğu insan ile İnternet ortamında veya yüz yüze tanıştım. Altıncı Ay'ın sonuna doğru bir Dernekte eğitim vermeye başladım ve bir arkadaşımın vasıtasıyla çok güzel insanlarla tanıştım.

İlk Altı Ay benim için ne kadar kötü geçtiyse son Altı Ay benim için bir o kadar güzel geçti.İlk Altı Ay hakkında sizlere bir paylaşımda bulunmayacağım çünkü hatırlamak istemediğim olay ve kişilerden bahsetmek istemiyorum.

Ben öyle değerli insanlarla karşılaştım ki bunları kimi zaman yüzlerine karşı söyledim kimilerine de şımarırlar diye söylemedim : ) şaka bir tarafa hayatıma giren herkese çok teşekkür ederim ama özellikle birazdan isimlerini paylaşacağım insanların hepsi benim için çok değerli.Ben bir arkadaş istedim ve bir sürü dostum oldu.Kimi zaman derdime ortak oldular kimi zaman da nazı mı fazlasıyla çektiler anlayacağınız onların hakkını kesinlikle ödeyemem ve yeri gelmişken hayatıma giren herkese hakkım helal olsun ! Bazen diyorum ki benim yaptığımı bana bir arkadaşım yapsa kesinlikle arkadaşlık kurmam bana ne der geçerim ama dostlarım bana kesinlikle böyle davranmadılar ki onları bu yüzden çok seviyorum : ) şaka şaka ben onları iyi birer insan oldukları için seviyorum, hayatıma renk kattıkları için seviyorum ve hayata güzel bakmamı sağladıkları için seviyorum ve bu arkadaşlarım hayatımın hiç bir zamanında aklımdan çıkmayacaklarının garantisi şimdiden veriyorum.

Biz o kadar iyi birer dost olduk ki aklıma; Yıhyıhyıh, Suşi, Kepçe Yıldızı,Sarma sigara, Peynir, Muz, Berliner Bira, İstanbul, Eskişehir, Ankara, Berlin, Denizli, İskoçya, Çikolata, Zeytin ... geldiği zaman hemen isimler zihnim de canlanıyor.

Hayatıma nefes olan insanları sizlere büyük bir gururla paylaşmak isterim; Nihal, Hakan, Sinem, Begüm, Gürkan, Ozan, Şelale, Tuba,İsmail, Berk, Mustafa, Berlin-Rize Kültür ve Dayanışma Derneğinde ki büyüklerim, Berlin de ki ailem (Veli,Amaç,Şerefnur,Gaye), Fevzi, İsmail, Füsun, Özge, Şeydanur, Didem ... ve sürüp giden bir sürü isim ama sanırım ilk dört ismin dostluğu bende daha büyüktür.

Dört Yapraklı Yonca; onlar benim uğurum, şansım, kardeşim(Begüm), abim(Hakan), ablam(Nihal,Sinem) ve onlar için söylenebilecek bir sürü güzel sözler ...

İnsanların şanslı olması yanında ki insanların güzelliğinden kaynaklandığını düşünürüm.Bu yüzden hayatım boyunca hep güzel insanlar edinmeye çalıştım ki öyle yaptığımı da bundan bir kaç sene önce düşünmüştüm lakin her güzel insan ne yazık ki çok da güvenilir olmuyormuş ama Berlin de tanıştığım dostlarıma güveniyorum, hepsini seviyorum ve hepsini çooooook özlüyorum.

Bambaşka,
Yazılan, çizilen, okunan her şey bugün bambaşka, bugün baktığım resimlerde başka ! Her gün senden benden kalan anıları biriktiriyorum ve hepsine baktıkça yeni yeni anlamlar yüklüyorum.Zaman ilerledikçe keşkelerim artıyor.Keşke tekrar hep beraber olabilsek gibi cümleler kuruyorum.Ha bu arada sadece Berlin'i güzel yapan insanları özlüyorum. 

Neden özlem duyduğumuz insanlar hep uzakta yaşıyor ? Sanırım buda hayatın başka bir cilvesi :) belki de uzak olması dostluğun kıymetini anlamamızı sağlıyor olabilir.

Ben olmak isteyip de olamadığım zaman da tek başımayım.
T.K


Gözlerimi kapıyorum ve kendimi dinliyorum, zihnimde yeni düşünceler canlanıyor ve her düşünce bir insanla birleşiyor ve ardından gülümsüyorum ve artık yeni hayatıma MERHABA diyebilirim.

Son olarak Hayatıma giren herkese ÇoK teşekkür ederim.Hepiniz Ayrı ayrı seviliyorsunuz ,
Ve artık bu blog da böylelikle son bulur.

Artık Kısa Cümleler Kuruyorum
....


Sizi bilmem, ama ben karar verdim.
Su gibi duru olup hep akmaya,
Başka sular tanıyıp, çoğalmaya,
Dalgalanmaya, taşmaya...

Son günlerde çok düşünür oldum,
Zor zamanları çabuk atlatır oldum.

Yalnız mıyım insanlar içinde?
Arkadaşlarım, aşklarım içimde.
Yara aldım bundan iki yıl önce,
Hiç susmadım, şarkı söyledim günlerce

Artık kısa cümleler kuruyorum,
Sevdiklerim, sevmediklerim yanımda.
Kabullendim her şeyi olduğu gibi.
Yola çıktım, yarınlara...

Son günlerde çok düşünür oldum,
Zor zamanları çabuk atlatır oldum.

Bakıyorum aynaya her gece,
İçim rahat, biraz yorgunum sadece.
Hayatıma giren herkese,
Yaşanmış her şeye 

Teşekkürler büyüyorum sizinle
Teşekkürler, büyüyorum sizinle...

ŞEBNEM FERAH
ARTIK KISA CÜMLELER KURUYORUM
...
THE END
: )

19 Ekim 2013 Cumartesi

İnsanın kendisini tanıması ...

Erasmus hımmm ne yapsam gitsem mi gitmesem mi ? Hayır gitsem ne olacak ? diyorsanız şu yazımı okuyun ve daha sonra tekrar bu soruları kendinize sorun.

Bu yazımda sizlere bir öğüt veya buna benzer bir şey verme çabasında değilim sadece Erasmus'un bana kattığı iyi veya kötü şeyleri sizlerle paylaşmak istedim ve bazı insanlara cevap olsun diye yazıyorum bu yazıyı.Hani diyorlar ya '' eeeee 1 yıl Berlindeydin kendine bir şey kattın mı? '' diyenlere cevap niteliğinde bir yazı olacak anlayacağınız.

Yazımıza başlayabiliriz ;

  • Öncelikle Erasmus'a bakış açınızı sorgulayın mesela; Avrupa'ya açılsam ilk işim ne olur? Erasmus bana ne katar? vb. soruları kendinize sorarak bu işe başlayabilirsiniz ama bunu yaparken lütfen Avrupayı veya Erasmusu gözünüzde çok büyütmeyin.Yoksa ya Erasmus bu muymuş ? deyip moraliniz bozulabilir.Bu yüzden beklentileri çok aşağıya çekin derim ben ! Çünkü ben büyük bir beklentiye girip bu beklentiyi çok geç tanıdığımı söyleyebilirim,
  • Uçağa ilk defa bindim ve bunun heyecanını sizlere anlatamam.Uçağa ilk bindiğim gibi tren, tramvay vb. şeylere de ilk defa bindim.Eminim ki ülkemizde bunların birine binmeden göçüp giden insanlar da vardır ''unutmadan bir abim trene binmek bile bir kültürdür demişti kesinle haklı '' ,
  • Yalnız kalmak ve çaresizliğin ne demek olduğunu burada öğrendim ve bunun beni olgunlaştırdığını düşünüyorum,
  • Farklı millette olan insanların Türk deyince akıllarında ne canlandığını öğrendim,
  • Bende olan sorgulama yeteneğini keşfettim.Yani bunu çok fazla kullanmadığımı gördüm hayatım boyunca ama olsun buradayken Neden ? Niçin ? demeyi öğrendim,
  • İnsanlara yardım etmeyi sevdiğimi burada keşfettim ama tabi bunu yaparken çoğu insandan kazıkta yedim bunu kabul ediyorum ama olsun bunun yanında çok samimi arkadaşlıklar edindim,
  • En önemlisi çok samimi arkadaşlıklar edindim ve eski sevgilimi unuttuğumu burada fark ettim(Aslında ona mı aşıktım yoksa ona duyduğum aşka mı aşıktım onu fark ettim) ve unutmuş olduğum için de ayrıca mutlu oldum :)
  • Çok iyi insanlarla karşılaştım ve iyi ki böyle insanları tanımışım diyorum ve tanımaktan da ayrıca büyük bir gurur duyuyorum,
  • Avrupa'nın çoğu sokağını, caddesini, kilisesini gezdim ve çoğu yere hayran kaldım.
  • Avrupa da olan bazı şeylerin Türkiye de de olması gerektiğini düşünen zihniyetler arasına katıldım(ulaşım,eğitim,özgürlük,sağlık,yeşil,orman,bisiklet yolu, vs)
  • Almanca ve İngilizce yani çok da olmasa biraz geliştirdim biraz diyorum çünkü özellikle Almancam hiç yoktu ve İngilizceyi de unutmuştum neyse ki kendimi idare edecek durumdayım,
  • Almanların ne kadar soğuk bir millet olduğunu fark ettim.(Öznel)
  • Berlin de yaşayan Türkler'in aslında ne kadar zor şartlar da hayatlarını devam ettirdiklerini gördüm ve orada yaşayan çoğu Türkün ben Türküm diyen insanların artık Türk olmadıklarını gördüm.(Öznel)
  • Avrupa'nın ulaşım sistemine insanların özgürlük anlayışına hayran kaldım;
  • Kendimi ilk defa özgür hissettim,
  • Yunanlılar hakkında ki tüm kötü düşüncelerim yerle bir oldu ve bunun için çok mutluyum,
  • Ön yargı denen şeyi hayatımdan çıkarmalıyım !
  • Burada Alkolik oldum.Türkiye de hiç içmeyen ben ! ve ayrıca sigara içtim.Bu arada içtim diyorum ama bağımlısı değilim ve ayrıca içki konusunda da bağımlı değilim şuan içmiyorum mesela,
  • Şuan 24 yaşındayım ve bu yaşıma kadar kendime bir sürü şey katmaya çalıştım ve kattığıma da inanmıştım ta ki buraya gelene kadar.Burada şunu fark ettim; ben beş adım atıyorsam özellikle büyük şehirde yaşayan arkadaşlarım için söylüyorum bunu onlar bir adım atıyorlar ve o attıkları bir adım aslında benim beş adımıma denk geliyor bu yüzden bilgi dağarcığımı her konu da geliştirmem gerekiyor ki onlarla aynı seviyeyi sürdüreyim(Hayata bakış açısı) bu da farkına vardığım başka bir durum,
  • Farklı yemek tatlarını seviyorum Mesela;Suşi sanırım özleyeceğim ender yiyeceklerden biri :(
  • Buradayken bir kız sevdim ve sevdiğim için hiç bir zaman pişmanlık duymadım çünkü onun sayesin de duygularımı açığa çıkarma konusunda artık korkak davranmamam gerektiğini anladım,
  • Alıngan bir insan haline geldim.Eleştirmeyi seven ben eliştirilmeyi sevmiyorum,
  • Özellikle sinirli olduğum zamanlarda artık arkadaşlarımın yanında bulunmuyorum yoksa olay çıkıyor :)
  • Kindar biriyim burada fark ettiğim diğer bir özelliğim.
  • Hııı bir de artık üçüncü şahısların hayatıma burnunu sokmasına artık izin vermiyorum ve bunu yaparken de başkalarının benim hakkımda ki görüşlerini artık umursamıyorum : )
- ve daha bir sürü şey bunlar sadece şimdilik aklıma gelen şeyler, ayrıca unutulmaması gereken şey ise bunlar sadece benim fikrim ve karşılaştığım durum olması !

Kıssadan hisse burada kendimi tanıdım.
Zaten en önemli şeyde;
'' İnsanın kendisini tanıması değil midir ? ''

18 Ekim 2013 Cuma

Küçük bir yol ayrımı ...

Son gecem ...
Karanlık sokaklarda dolaşıyoruz,
Bir yandan sevinç bir yandan hüzün,
Ne istediğimi bilemiyorum gitmek mi yoksa kalmak mı?
İki seçim arasına sıkışan ben ve karar verememek; ama
..ben özledim, ailemi özledim, evimi özledim ...
 T.K


Berlin'e geldiğim ilk günü hatırladım o gece.O ilk gün bilmediğim bir evde ve bilmediğim bir insanla aynı evde kaldım.Her şey o kadar yabancı ki tanıdık yüzlere hasret kaldım hem de ilk gecemde.Moral bozukluğunu anlatamıyorum bile ama ''Her şeyden bir habersiz atılmışım yollara.Geri de bıraktığım insanları düşünür olmuşum.Kardeşimin gözyaşları halen hafızamdadır.'' Ben bunları yaşarken tamı tamına 12 Ay 8 gün geçmiş ve son gecem de tanıdık yüzlerle bir bakkalın önündeki masa da oturuyorum.Tanıdık yüzlere o kadar çok alışmışım ki onlardan ayrılmayı düşünmek zor gelse de artık dönmem gerektiğini biliyorum.Tabi bunun öncesinde çok sevdiğim belki de kardeşimin yerine koyduğum insanları uğurlamak da bana birazcık koydu : ) onların da o gece yanımda olmasını çok isterdim ama olsun ;

'' Benden çok insan ayrıldı özellikle de Hava Limanında  aslında bu bir ayrılış değildi yalnızca küçük bir yol ayrımıydı.Yolumda beni yalnız bırakmayan tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim.Hepiniz SEVİLİYORSUNUZ ... ''

Bu duygusallığın arasında gecemize üç kişi başladık; bir yandan bir şeyler yiyoruz bir yandan da arkadaşlarım bira ben ise Club Mate içiyorum.Sanırım Club Mate'yi özleyeceğim : ( Gecemizin ilerleyen saatlerin de yanılmıyorsam dokuz kişi olduk.Masamıza tanıdık tanımadık bir çok kişi geldi ve bizim için çok keyifli bir akşamdı.Berlin de son gecem de bile Berlin hakkında yeni yeni şeyler öğrendim.Anlayacağınız son gecemiz hem bilgi anlamında hem de eğlence anlamında mükemmel geçti.Son gecem de ot kafasını da yaşamış olmak sanırım Berlin de yapacağım en son şeydi ve öyle de oldu : )))

Burada yapmadığım denemediğim şey kalmadı diye düşünüyorum.Ben içki içmezken burada alkolik oldum, ben yanımda sigara içen birini görünce olay çıkarsam da burada bir kaç defa sigara da içtim  ...anlayacağınız ben burada değiştim ...

Gün son kez bana doğdu.O gün derin bir nefes aldım ve artık ayrılığa hazırım ...

Valizim hazır ve heyecan ile hüzün arasında gidip geliyorum.O gün şansıma olsa gerek maraton koşusu vardı bu yüzden çoğu yol kapalı olduğu için birazcık telaşa girmiş olsam da Hava limanına kazasız belasız vardım.Beni uğurlamaya üç arkadaşım ve Berlin de ki ailem geldi.

Artık bütün hazırlıklar tamam bilet kontrolünden geçtim ve artık son defa arkama bakıyorum ...

HOŞ ÇAKAL BERLİN  ... 

17 Ekim 2013 Perşembe

Stres, yorgunluk ve bir o kadar da hüzün...

Gezdim gördüm ve bir çoğunu sizler ile paylaştım.Artık yavaş yavaş yurttan ayrılma vaktim geldi.Tabi yurttan ayrılma vaktim geldiği gibi artık Berlin'e de elveda deme zamanı yavaş yavaş gelmeye başladı.

'' 29 Eylül Pazar günü saat 14:40 Berlin-Tegel Havalimanı ''

26 Eylül Perşembe günü Berlin de evim gibi gördüğüm odama hoşçakal deme günüm :( ama bunun öncesinde ki bazı prosedürleri sizlerle paylaşmak isterim.

Önceliğim okul işini halletmekti; ilk olarak geçtiğim derslerin '' schein''ını topladım ve Beatrice(n) yanına gittim ve orada ki işimi hallettikten sonra transkript'imi aldım ve bir tane de sertifika aldım.Bu sertifikayı kendileri vermiyorlar bunu sizin söylemeniz gerekiyor.Şahsen benim okulum istediği için bu belgeyi aldım ve sizler de ileri de iş başvurularında lazım olur diye bir tane alın ileri de yararını görebilirsiniz.Okul işini hallettikten sonra hemen Bürgeramt'a giderek ilk yaptırmış olduğumuz Anmeldungu iptal ettirmem gerekiyor ve buradan da bir Abmeldung alarak bu işimizi de halletmiş olduk.

Artık geriye sadece iki işim kaldı biri Banka hesabını kapatmak diğeri de odamı temizlemek.

İlk olarak temizliği halletmem gerekiyordu, bu konuda sizlere biraz daha detaylı bilgi vereceğim.

Şimdi yurttan çıkmadan bir ay öncesinde '' Hausmeister '' sizin posta kutunuza bir mektup bırakıyor o mektup da odanızı ziyaret etmek için size öncesinde bildiriyor ve size vermiş olduğu gün ve saatte odanız da bulunuyor.

Bunu yaparken odanıza her an dalma olasılığı olduğundan o saatte ayakta olmanız da fayda var.Odanıza geldiği zaman yurttan çıkacağınız günü ve saati ona bildirmeniz gerekiyor ve daha sonra odanızda nereleri boyayacağınızı ve nereleri temizleyeceğinizi size anlatıp gösteriyor ve ayrıca yatak kılıfını da yıkamanız gerekiyor( bunu Ostbahnof da yapabilirsiniz Ücret:12€ ).
Bunları yaptıktan sonra odanızı artık teslim edebilirsiniz.Ayrıca Depozitonuzu sakın bırakmayın.Bırakmayın derken burada şöyle bir şey yapıyorlar.Sizlerden bulunduğunuz ülkede ki € hesabınızın numarası istiyorlar ve '' size 3-4 Hafta içersin de hesabınıza bu parayı yatırırız '' diyorlar.Eğer böyle bir şeye izin verirseniz alacağınız para da kesinti olur ve olduğundan daha az para alırsınız.

Yukarı da sizlere kısaca bu olaydan bahsettim ama benim bazı işlerimi bu kadar kolay halledemedim.Mesela; benim Hausmeister'ım bana bir zarf bırakmadı ve saat 08:00 gibi odama daldı ve ben ne diyeceğimi ne yapacağımı bilemedim uykulu bir şekilde yatağımdan fırladım, onu anlamaya ve derdimi anlatmaya çalıştım ve çıkacağım tarihi söylememe rağmen bu tarih ve saati not almadı ve bununla beraber nereleri temizlemem gerektiğini ve yatak kılıfını yıkamam gerektiğini de söylemedi.Tabi böyle olunca ben biraz ne yapacağımı bilemedim dedim ya uyku sersemiyim diye bu sebeple denilen her şeyi unuttum.

Gel zaman git zaman artık yurttan çıkmak için son gün! ben hala temizliği bitirmiş değildim.En azından bazı yerleri bitirmiştim; Camlar, Boya işim ve kaba bir temizlik.Son gece sağ olsun iki arkadaşım bana yardıma geldi ve yanılmıyorsam iki saate işimiz bitti.

İşimiz bitti ama şunu da söyleyemeden geçemeyeceğim.Arkadaşlarım sağ olsunlar yardım ettiler ama kendileri çok söylendiler.Efendim neymiş '' ne odası bütün katı temizledik neymiş bütün yurdu temizledik ve buna benzer şeyler '' hayır bir iyilik yapacaksan söylenmeyeceksin sanki silah zoruyla çalıştırdık neyse yine de teşekkür edeyim arkadaşlarıma : )))

Artık stresin vermiş olduğu yorgunluktan olsa gerek gece çok iyi uyuyamadım ve sabah olduğun da direk Hausmeister'ıma koştuk ve her şeyin bittiğini kontrole gelebileceğini söyledim ve 10 dk sonra odama gelerek tüm kontrolleri yaptı.Tabi bunun öncesinde oda arkadaşlarıma benden hatıra kalması için Fethiye hakkında iki tane magnet bıraktım ve bu beni çok mutlu etti ve bunun yanında arkadaşımın da yardımıyla ufak bir not yazdık : ) Kontrollerim de hiç bir para kesintisi olmadı ve daha önce vermiş olduğum 352 € artık alabilirdim.

Alabilirdim ama halen alamayacağıma dair bir his vardı.Ben daha önce konuşmaya gittiğim de alamayacağımı söylemişlerdi bende paramı almak için yalan söyledim şöyle ki; Türkiye de (€) hesabım olmadığı için depozitomu nakit almak istiyorum dedim ve hal böyle olunca tamam demişlerdi.Ben ofise gittim ama o da nedir benimle alakadar olan kişi hasta olmuş ve o gün ofise gelmemiş.Tabi böyle olunca ben herhalde artık alamam dedim ve beni hemen başka birisine yönlendirdiler ve sıkıntı çıkmadan depozitomun tamamını aldım.

Veeee artık çok mutluyum.Paramı aldıktan sonra hemen arkadaşımın kalmış olduğu eve gittim ve 3-4 gece onda kaldım.

# Hatırlatma #
Daha önce ZEMS'e vermiş olduğum dil kursu için olan parayı geri aldım.Erasmus öğrencilerinden sadece bir kereliğine Almanca Dil Kursu için para almıyorlar eğer verdiyseniz geri isteyin.

Paramı geri alacağım için Banka Hesabımı geç kapattım ve Banka Hesabını da hallettikten sonra tek işim aileme hediye almak ve arkadaşlarıma içki almak ve unutmadan bir de çikolata almak :)))

33€'luk çikolata aldım, aileme hediyelik bir kaç parça bir şey aldım ve iki tane de içki aldım biri; jagermeister ve diğeri de Absint(%77.7)

Evet Berlin de ki işlerimi hallettim.Artık sizlere yazacağım sadece üç yazım kaldı onları da sizlerle paylaştıktan sonra bu blogumu da artık sonlandıracağım.

Berlin'den ayrılmadan bir önce ki gece ...

13 Ekim 2013 Pazar

Potsdam son kez sendeyim ...

Güneşli Potsdam ...
Dört arkadaş Potsdam yollarına koyulduk ama bu sefer ki gezimizi bisikletler eşliğinde gerçekleştirmeyi düşünüyoruz.

Potsdam Haupbahnof'a vardığımız da biraz tereddütte kalmış olsak da bisiklet kiralamaya karar verdik.Yanlış hatırlamıyorsam 7€ bisiklet kiraladık lakin saat 19:00 de bisikletleri geri vermemiz gerekiyordu ve bizim 4-5 saatlik zamanımız vardı.Tabi ben buraya daha önce geldiğim için arkadaşlara önderlik etmem gerekiyordu ama tabi Avrupa da ilk defa bisiklete biniyorum ve sizler de hak verirsiniz ki bir kaç yılın ardından ilk defa bisiklet bineceğim için biraz ürktüm tabi bunun yanında Avrupa da olduğumuz için bir sürü kural var ve biz hiç birini bilmiyoruz tabi bu benim için ayrı bir kötü durum çünkü arkadaşlarıma önderlik eden vatandaş benim.

Bisikletlerimizi aldık ve artık yola koyulduk...

'' Bisiklete binmeyi özlemişim ve böyle bir tecrübeyi de burada tattığım için çok mutluyum. ''

Potsdam da ilk durağımız Potsdam Kapısı oldu.Bunun bir benzerini Berlin de ki Doğu-Batıyı ayıran kapıda görebilirsiniz ama tabi ki buradaki daha küçük :) fotoğraf makinelerimiz ile ilk tanışmamız burada oldu sanırım.Sağ olsun kız arkadaşlar hiç bir şeyden geri kalmıyorlar sürekli bir fotoğraf çekinme merakı ????

Ben tabi artık dayanamadım ve önden yola koyuldum eh biraz arkadaşlarımı beklemiş olsam da daha sonra sorun yok.Gezimiz güzel geçerken başıma istemediğim ve utana sıkıla olmasa da moralimi birazcık düşüren bir olay ile karşılaştım.Nedir bu olay ? Pantolonum cartttt demese de yırtıldı : )))  ama bu beni engellemedi ne de olsa erkeğin malı meydan da olur felsefesinden yola çıkarak gezimize devam ettim.

Daha sonra ki durağımız şu meşhur '' Sanssouci Palace '' .

Sarayın içerisine bisikletlerimizle giriş yaptık.Bildiğiniz gibi sarayın bahçesi mükemmel bir büyüklükte ve hatırlayacağınız gibi daha önce ki gezimizi yürüyerek yapmıştık ve baya da yorulmuştuk bu sefer bisikletlerimiz olduğu için bu konuda çok da sıkıntı yaşamadık.

Tabi bayadan beri yollardayız ve artık acıkmaya başladık daha önce almış olduğumuz malzemeleri hazırlama yoluna koyulduk.

 '' ekmek arasında peynir'' sarayın bahçesin de bir piknik edasıyla geçirdiğimiz o 20 dk'lık  zaman dilimi ...

Yemeğimiz yedikten sonra hemen bisikletlerimiz alarak yolumuza devam ettik ve bu arada saat 19:00 yaklaşmaya başlamıştı ve biz de bu durumda gezimizi çok çabuk halletmemiz gerekiyordu.
          
                    Bisikletlerimizi iade etmeden önce;
Bir çok fotoğraf çekindik,
Güldük, eğlendik yeni yerleri keşfetmenin mutluluğunu yaşadık,
Polis den uyarı aldık ama güldük geçti,
Bisikletle özgürlüğü tattık,
Unuttuğumuz duyguları tekrar ve tekrar yaşadık,
Zaman zaman çocukluğumuza özlemimizi dile getirdik;
bunu bir hareketle bir sözle dile getirdik,
Pedalı her çevirdiğimiz de dertlerimizden sıkıntılarımızdan uzaklaştık,
Ha bir de bisikletten düşen arkadaşlarımız da oldu;
güldük, dalga geçtik ....
Anlayacağınız güzel bir günü geri de bıraktık
''Hem de o güzel insanlarla ''

3 Ekim 2013 Perşembe

Ailem ile Berlin Sürprizi ...

Bildiğiniz gibi Berlin de bir Türk ailem var.Uzun zaman olmuştu görüşmeyeli çünkü ailem Türkiye ye tatile gitmişti bense Berlin de yaşamaya devam ediyorum : ) tabi Türkiye ye tatile gitmeleri biraz bende Türkiye özlemini tetiklese de olsun deyip ya buralar da güzel demekle yetindim : )

Ailemle görüştükten sonra bir gün ayarlayıp tekrar buluştuk ve benim için sağ olsunlar muhteşem bir gün planlamışlar.Tabi ben planı bilmiyorum bir nevi sürpriz ki ben hepsine bayıldım :)

İlk durağımız '' Berlin Skyrider ''.Burası Mehringdamm da  bulunuyor.Bence çok enteresan bir yer Berlin'i yukarıdan görüyorsunuz tabi ki üç boyutlu olarak yalnız burayı öyle bir dizayn etmişler ki bir uçağa nasıl biniyorsanız burada da aynı şekilde; bilet alıyorsunuz bekleme odasında bekleyip uçağa giriyorsunuz. Uçağa girmeden önce sizi bilgilendiriyorlar mesela ilk zamanlar da uçmak için yapılanları bir bir anlatıyorlar tabi bunu görüntü eşliğinde yapıyorlar ayrıca anlatım Almanca yalnız İngilizce alt yazıyla da takip edebilirsiniz.Ayrıca bilet fiyatı hakkında hiç bir fikrim yok.Uçakta seyahatımız yanılmıyorsam 5-6 dk sürüyor haaa bu arada dikkat uçaktan inişte haberiniz olmadan bir fotoğraf çekiliyor aman dikkat güzel pozlar verin :)

Daha sonra ki durağımız ''Zhou's Five''.Burası Wedding de bulunuyor arkadaşlar mümkünse beni buraya gömün : ) Şaka bir yana buraya bayıldım keşke daha önce keşfetmiş olsaydım : (  ama olsun en azından burayı da görmüş oldum.Şimdi burası hakkında şöyle bir bilgi verebilirim; eğer farklı lezzetler tatmak istiyorum ama bulamıyorum diyorsanız buraya kesin uğrayın.Burada beş ülkenin yemekleri sergileniyor;

  • China,
  • Mongolei,
  • Thailand,
  • Vietnam,
  • Japan,
Hepsinden istediğiniz kadar yiyebilirsiniz çünkü açık büfe ve istediğiniz zaman buradan çıkabilirsiniz yani başınızda duran kimse yok.İstediğiniz zaman yemeğinizi yiyin sohbetinizi edin daha sonra tekrar yemek alın bu konuda size bir söylemde bulunulmuyor ayrıca burada içecekler ücretli haberiniz olsun ve fiyat konusunda da hiç bir bilgim yok.İşin açıkçası burada çok farklı yemekler tattım kimisini beğendim kimisini beğenmedim ama yemek konusunda Suşi kısmında kendimi tutamadım tabak dolusu Suşi yedim ve mutluluğumu size anlatamam : ) Suşi yerken bildiğiniz kendimden geçtim ve son olarak tatlı kısmına geldim lakin hiç bir tatlıyı beğenmedim.Aslında bugünümüz böyle bitti lakin üç gün sonra tekrar buluşup bu sefer farklı bir mekan da toplanık.
Sonra ki durağımız ''3D Schwarzlicht Minigolf'' burada ailemle mini golf oynadık.18 parkurdan oluşuyor ve parkurlar gerçekten çok zor ben şahsen bu kadar zor olacağını düşünmüyordum.

Lise 3 de Okullar arası Mini Golf Turnuvası vardı.Turnuva 2 etaptan oluşuyordu ve ilk etabı grup arkadaşımla beraber dördüncü sırada bitirdik ve ilk altı grup finale yükseldi.İkinci etapta rakiplerimize fark atarak birinci olduk ve bir madalya kazanıp bir de kupa aldık.Sanırım unutamadım anlardan biri :)

Tüm zorlukları aşarak yine ve yeniden birinci oldum :) Burasının diğer Mini Golf salonlarından ayrılan bir kaç özelliği var mesela içerisi üç boyutlu yani gözlüklerle mükemmel bir görsellik var ve böyle olunca da oyun daha bir keyifli hale geliyor.Burasının ne yazık ki adresini bilmiyorum hatırladığım kadarıyla Berlin'in güneyinde bulunuyor.Eğer mini golf seviyorsanız mutlaka bu tarz bir yerde oynamaya çalışın : )

Ailemle güzel günler geçirdim bazen görüşemedik ama onların varlığı bana her zaman huzur ve mutluluk verdi buradan kendilerine çok teşekkür ederim ve Dünya üzerinde bu tarz insanların olduğunu bilmek gerçekten büyük bir mutluluk ve bu tarz insanları görünce ileri de bende böyle olmalıyım deyip onlardan büyük bir ders aldım.

Deneyim edindim ve uygulama konusunda yardım bekliyorum ...

2 Ekim 2013 Çarşamba

Kısa München gezisi ...

Soğuktan titriyoruz tam anlamıyla kurumamış olsa da kıyafetlerim ne yazık ki havanında soğuk olması sebebiyle   titremekten dişlerim zangırdıyor ve bir yandan da karnımızı doyurmak için Mc Donald's arıyoruz.Bu konuda şanslıyız çünkü çok arayışa girmeden hemen bir Mc Donald's bulup hamburgerlerimizi sipariş ediyoruz.Karnımızı hemen doyurup o gizemli arkadaş ile buluşmak için hemen buluşma noktasına gidiyoruz.

Burada yaşayan arkadaşımız gezide bize eşlik eden arkadaşımızın Erasmus dan arkadaşı haaa bu arada yanımız da ki arkadaş Çek Cumhuriyetinde Erasmus yapmış ve kendisi Çek kızları güzeldir demekten kendisini alıkoyamıyor : ) bunu sürekli dile getirmesini anlamış değilim :)))

Burada yaşayan arkadaş ile buluştuktan sonra hemen bir yerlere içmeye gittik bu arada saat 23:00 civarındaydı.Ortam gayet iyiydi hemen biralarımızı söyledik ve yanılmıyorsam München birası içtik. Mımmmm lezizdi : )

Biralarımızı içtikten sonra München'i akşam gezmeye başladık ve ayrıca buraları akşam gezdiğimiz gibi gündüzde gezeceğimiz için gezimize Mc Donald's da ara verdik ve ben uykulu uykulu etrafıma bakınırken arkadaşlarım kahve eşliğin de sohbet ediyorlardı.Yanılmıyorsam gece 5:00 kadar geceyi dışarıda geçirdik ve hemen bir plan yaptık.

Düşünceden Plana geçiş'' Eğer biz yarın buraları gezecek isek dinlenmemiz gerekiyor ve bunun için de bir yerlerde uyumalıyız ama nerede ? Hımmm herkes düşünceli gözlerle birbirlerine bakarken bir arkadaştan bir fikir çıktı belki bu fikir benden de çıkmış olabilir hatırlamıyorum. München dan tren ile bir kaç saatlik bir yere gidip dönelim hem yolda uyuruz hem de üşümeyiz ne dersiniz ? '' diye bir fikir atıldı ortaya ve hepimiz bu fikri benimseyip en yakın yerleri araştırmaya koyulduk.

............

Sabah dokuz gibi München Haupbahnof daydık ve hemen gezmek için yola koyulduk ilk durağımız ''BMW MUSEUM''.Buraya özellikle bir arkadaşımızın ısrarıyla gittik ve iyi ki de gitmişiz.Hemen sizlere bir kaç fotoğraf paylaşayım :)









Burayı gezdikten sonra ki hedefimiz '' DEUTSCHES MUSEUM '' burası bilim müzesi buraya giriş ki eğer öğrenciyseniz 3 €.Burayı ne yazık ki ışık hızıyla gezebildik içerisin de adeta zamanda yolculuk yapıyorsunuz.Keşke zaman olarak kısıtlı zamanımız olmasaydı ama olsun en azından burası hakkında da ufakta olsa bir fikir edindik.


                                     







Burayı da gezdikten sonra trenimize yetişmek için biraz hızlı yürümemiz gerekiyordu.Lakin unuttuğumuz bir şey vardı şehri gündüz gözüyle gezemedik bu sebepten dolayı ben dolaşa dolaşa gezdim ne kadarda yağmur yağıyor olsa da ve arkadaşlarım şikayetçi olsa da ben hiç bir şeye aldırmadan yoluma devam ettim : )

München'ı çok gezmiş olamasak da burası hakkında güzel izlenimler edindim bakalım belki bir daha buraya gelmek kısmet olur ...

30 Eylül 2013 Pazartesi

Füssen tekrar görüşelim ...


Güzel bir tren yolculuğunda nereye gideceğimizi bilmeden yolla vuruyoruz kendimizi. München'i gezmeden Füssen yollarına koyuluyoruz.Bindiğimiz tren eski zamanlardan kalma bir tren bacasından tüten dumanlar ve her tarafın yeşille boyanması adeta bir film karesinde olduğunuzu size hissettirebilir ki ben aynen böyle hissettim.Şimdiye kadar bir çok şehir gezdim lakin bu şehir benim için çok başka ve bu şehri güzel insanlarla gezmek sanırım en güzel olan da bu !

Füssen'e gitmeye aslında son dakika karar verdik ve iyi ki de böyle bir karar değişikliği yapmışız : ) Ne kadar da arkadaşlarım başta söylenmiş olsa da :)) onlarda çok beğendiler beğenilmeyecek gibi de değildi ki !

Nereden başlasam neleri anlatsam bilemiyorum hatta bu yazıyı yazarken bile çok heyecanlanıyorum. Füssen'e varmadan önce yaşadığımız anları tarif bile edemem benim için o kadar çok farklıydı ki. Avrupa'nın binasından, kilisesinden, kalabalıklığından o kadar çok sıkılmışım ki Füssen de doğaya bıraktım kendimi.Böyle doğal bir güzel görmeyeli çok uzun zaman olmuş o an onu fark ettim.
Füssen'e varmadan önce bir sürü ufak yerleşim yerlerinden geçtik.Hatta arkadaşlarım yoldan gelip geçen herkese el salladı ve çoğu insan da onlara karşılık verdi.Gezimizde sanırım en büyük problemimiz yağmurun yağmasıydı ama olsun biz ıslanmamıza rağmen de çok güzel eğlendik ve enerjimiz hiç düşmeden dolaştık.

Yeşiliyle mavisiyle iki saatlik yolumuzu bitirdik ve artık Füssen'deyiz.Bu arada burada ne var diye soracak olursanız ilk paylaştığım fotoğrafta sanırım görmüşsünüzdür tek amaç '' Schloss Neuschwanstein'' ...Böyle bir yeri canlı canlı görmek için tamı tamına on dört saatlik yol kat ettik.
Bu Şato bir dağın zirvesinde oraya ulaşabilmemiz için bir taşıt bulmamız gerekiyor ve hemen oraya giden bir otobüse atlıyoruz bu arada bu ulaşım için para vermiyoruz nedeni ise Hafta sonu tren biletlerimiz : )))

Yirmi dakikalık otobüs yolculuğundan sonra o eşsiz manzara ama halen şatoya uzağız çünkü otobüs tam dağın zirvesine çıkmıyor.Bizde ki ilk intibah '' waoooow süper ama yağmur yağıyor nasıl gideceğiz ? '' evet biz son durağa indikten sonra öyle bir yağmur yağıyordu ki inanamazsınız ama biz buraya kadar gelmişiz vazgeçer miyiz ?  ASLA ! ve hemen oraya ulaşımı sağlamak için bilet almaya gittik.Bileti alırken de arkadaşlarımız Şatonun içerisini de görmek istediler yanılmıyorsam bunun için 12€ verdik ama siz vermeyin çünkü Şatonun içerisi dışı kadar gösterişli ve büyüleyici değil ama olsun en azından biz içerisini de görmüş olduk : ))
Bu şatoyu merak ettiğim gibi aslında merak ettiğim bir de buraya çok yakın bir köprünün olmasıydı.Bu köprüyü yandaki fotoğraftan görebilirsiniz.Köprüden şato mükemmel görünüyor bunu başta belirtmek isterim.Ayrıca benim yükseklik korkum olmasına rağmen korkmadan köprünün bir ucundan diğer ucuna geçtim.

Tabi biz geziyoruz ama hala yağmur yağıyor ve hepimiz artık ıslağız. Bir yandan söyleniyoruz bir yandan da gezmemizden bir şey eksiltmiyoruz  :)

Veee artık gezimizin sonuna geliyoruz lakin burada da bir sorunla karşılaşıyoruz şatonun bulunduğu yerden otobüslerin oraya inebilmek için yürümemiz gerekiyor çünkü artık otobüs seferleri bitti bitiş saatini ne yazık ki hatırlamıyorum ama eğer ormanın içerisinden otobüs durağının oraya inerseniz daha kestirme olur sizin için.

Bekliyoruz 5 dk. 10 dk. 15 dk. ama halen gelen bir otobüs yok ve beklemekten sıkılıyoruz biz de artık tabanlara kuvvet diyerekten yola koyuluyoruz.Hedefimiz Füssen Haupbahnof.Bu yolculukta ben öncülük ettim arkadaşlara biz yürüyoruz ama her yer kararmaya başlıyor ve artık göz gözü göremeyecek karanlığa ulaşıyor hava ama biz hızımızdan hiçbir şey eksiltmiyoruz haaa bu arada bizim kız arkadaşlar otostop çekmeye çalışsa da hiçbir araba durmadı neden ? çünkü bizim kızlar PASPAL :)

Her neyse yorucu yolculuktan sonra artık istasyona geldik ve trenimizi bekliyoruz ama dedim ya hepimiz ıslağız.Artık ben ayakkabıları çıkardım elimde olsa çorapları da çıkaracaktım ama bunu trende yaptım.Eeee kokmadı mı sanırım koktu ayaklarım ama yapacak bir şey yok kurumamız gerekiyor sonuçta daha München'ı gezeceğiz.

Bu güzel yolculuk her zaman hafızam da yer edinecek ve o fotoğraflara baktığım zaman hep o güzel insanları yad edeceğim...

Artık München deyiz ve üşüyoruz bir yerlerden soğuk mu geliyor ne ? yoksa hepimiz hastamı olacağız ? Karanlık gece de tanımadığımız bir ışık süzmesine kendimizi bırakıyoruz ...

26 Eylül 2013 Perşembe

Leipzig gecenin gölgesinde ...

Yollardan ayrı düşemiyoruz.Bu sefer ki gezimiz München.Tabi buraya varmak o kadar da kolay değil bir sürü aktarma yapmamız gerekiyor ve ilk aktarmayı Leipzig de yaptık.

Yolculuğumuza başlamadan önce hazırlıklarımızı öncesinden tamamladık.Bir arkadaşımın yapmış olduğu böreklerden özellikle bahsetmek isterim.Tek kelimeyle mükemmeldi lakin aynı performansı bir daha göremedik :)) buradan da kendisine duyurulur.

Yiyecek içecek her şeyimiz hazır ve biletimiz de elimizde ilk durak olan Leipzig şehrine vardık.Bu şehri herkesten mükemmel bir şehir diye duymuştum.Ne yazık ki Cuma gecesi orada olduğumuz için çok fazla şehri keşfedemedik ama şehri yanılmıyorsam 3 saate yakın dolaştık ve o kadar dolaşmamıza rağmen ben şehri beğendim.Umarım tekrar buraya gelme fırsatım olur.

Bu şehir gecede mükemmel ki gündüz daha bir mükemmeldir diye düşünüyorum. Leipzig'den ayrıldıktan sonra bir sürü istasyonda durduk kiminde uyumaya çalıştık kiminde gülüp eğlendik ha bu arada can sıkıntısından olsa gerek sürekli bir şeyler yedik hayır normal şartlar da gece yiyen biri değilimdir ama yolculuk diyelim : )))

Leipzig'den sonra artık München'deyiz tamı tamına gezimiz on iki saat sürdü lakin planımız da ufak bir değişiklik yaparak yeni maceralara yelken açtık ve gizemli bir şehir de beş kafadar meraklı gözler eşliğin de sırılsıklam ıslandı...

20 Eylül 2013 Cuma

Korkak AŞK üçgeni ...



Soğuk bir Berlin sabahın da her zaman ki gibi güçlü gözükmeye çalışıyorum.Kafamda dolanan cevapsız sorular ve bu sorulara bulunacak en mantıklı cevapları arıyorum.Herkesin söylediği gibi bazı şeyler keşke basit olsa; nefes almak, güzel bakabilmek, sevmek ve bunun gibi daha bir sürü şey.

Burada bazı şeylerin anlamını daha iyi kavradım ya da bazı şeylerin cevabını artık daha kolay verebiliyorum.Önceliğim artık ben! bunu duygular bazın da söylüyorum.Ben odaklı bir durum içerisindeyim anlayacağınız.Duygularımı daha çok ya da daha kolay dışa vura biliyorum bu yüzden şanslı bir insan olduğumu düşünüyorum.Bu yüzden çevrem de ki olan biteni pat diye söylüyorum bunu yaparken çevremde çok iyi karşılanmasam da  aslında onlar da biliyorlar ki sadece doğruları söylüyorum ki aynı zamanda benim gibi düşünen arkadaşlarım da oluyor onlar sadece göze batmamaya çalışıyorlar ama bunu yaparken de ne kadar gerçekçi oluyorlar onu bilemiyorum.

Her şey bir bakış bir dokunuşla başlar.Hemen bağlanmak istemez insan ama bağlandığı zaman önceliği kalbinin anahtarını sevdiğine vermek olur ama bunu yaparken can çekişir çünkü korkusundan ya da gururundan sevdiğini bile söyleyemez ve hayatını git gide mahvetmeye başlar.

Günler geçer herkes bir şeyler söyler....
Ama o kalp hiç susmaz susmadığı gibi inkar eder sevdiğini ve karşısına kim çıkarsa çıksın hepsini bir bir mahvetme yoluna gider ama bilmez ki onun da bir gün yenik düşeceği bir zaman vardır ve öyle de olur artık o yenilmiştir.

Artık umursamadan dalgaya almıştır sevdiğini çünkü böyle yaparak rolünü en iyi şekilde oynamaya başlamıştır.Etrafa mutluluk pozları, hayatına aşkı sokmak istemediğini söyleyen bir sürü cümle kurmaya başlar ama onun unuttuğu bir şey vardır ...

Saygı duyarım karşımda ki saygıyı hak ediyorsa hatta bununla birlikte elimden geldiğince yardım ederim ki bunu severek yaparım ama bunu sadece onun samimiyetine inanırsam yaparım.Ben bunu yaparken karşı taraftan her hangi bir darbe de alırsam bunu karşılıksız bırakmam.
.............................

Öğrendiğim şeyler ders oldu hayatıma en önemlisi de artık hayatıma duygularından korkan insanları barındırmak istemiyorum.Çünkü duygularından korkan insan aslında bu zamana kadar yaşamını korkaklıklar ardına sığdırmıştır ve bu insanların yaşamdan beklentileri ve beni etkileme tarzlarını düşünerek den hayatımda olmamalılardır diye düşünüyorum.

Ben eğer bir şey yaşayacaksam hayatımın bundan sonra ki zamanın da korkmadan ve korkmayan biriyle yaşamak isterim.

''Bu yazım sadece hissettiğim duyguların bir açılımıdır.Yanlış anlaşılmasını istemediğim gibi eğer yanlış anlaşılırsam da başkalarının düşünceleri umurum da olmaz diyerek ten son noktayı koyayım. ''

Veee

Seviyorum demekten korkan insan korkak bir aşk üçgenin de sıkışıp kalır 
...

12 Eylül 2013 Perşembe

Güzel başlayan ama kötü biten Düsseldorf gezisi...


Planlarımızın arasına son dakika giren güzel şehir Düsseldorf. İşin açıkçası bu şehir de daha çok zaman geçirmek isterdim çünkü bu şehre aşık oldum.

Köln gezimizde sonradan aramıza katılan arkadaşım bu şehri de gezmemize çok yardımcı oldu onun sayesinde bu şehri hızlı bir şekilde turladık.Şehri turladığımız gibi televizyon kulesine de çıkarak şehri yukarıdan da görme fırsatımız oldu.

O gün aslında çok şanslıydık çünkü Köln de istasyonda çok beklemeden trenimiz geldi ve yanılmıyorsam iki saate yakın yolculuğumuz sürdü bakın ki hava o gün mükemmeldi.Biz hemen yola koyulduk şehri turlamaya.Bu şehir pahalı bir şehir ve burada ki insanların çoğu giyimlerine önem veriyorlar.Şehir aslında Ren nehrinin kıyısına kurulmuş şirin ve ufacık bir şehir.O gün havanın da güzel olması aslında şehre canlılık katmış çünkü her yerde insan.

Nedense bu şehir bana çok yabancı gelmedi çünkü ben Türkiye de Turizmin bol olduğu şehir ve kasabalarında bulunduğum için burası da bana çok sıcak geldi o yüzden burayı çok sevdim.Bir süreliğine memleketim demiyim diye kendime sordum : )

Etraf da gezinirken hediyelik bir şeyler almak istedik ve mükemmel bir yer keşfettik hatta sizlere birkaç resim paylaşmak isterim.






Her yer oyuncak ve her yer mükemmel ve buraya bittim zaten arkadaşlarımda çok beğendi : ) Buradan magnetlerimizi aldıktan sonra tekrar yola koyulduk ve biraz gezindikten sonra Televizyon kulesine çıktık.Yukarıdan Düsseldorf muazzam.Yani çoğu Avrupa şehri düzenli bir şekilde ve bu düzeni yukarından görmek muhteşem.

Her şey bittikten sonra Dortmund'a gittik ve burada bir gece kalıp şehri gezmek istedik lakin kalacak yer bulamadık çünkü gece 00:30 bu saatler de boş bir yer bulmak olanaksızdı. Bizde hemen bir şeyler içebileceğimiz bir yere gittik ve zaman geçirmeye çalıştık ama orada da çok durmadan kalktık çünkü gece hava çok soğuktu.Daha sonra aklımıza bir şey geldi.Kalacak yerimiz yoksa tren de uyuyalım dedik yani Dortmund'dan iki saatlik bir şehre gidip aynı trenle tekrar Dortmund'a dönelim dedik ne de olsa dört saat sıcak bir yerde uyuma fırsatımız olacaktı.Aslında çok iyi düşündük lakin ne yazık ki gezi arkadaşımın Fotoğraf makinesini trende çaldırdık ve gezimizin o aşamasından sonrası bize zehir oldu çünkü hepimizin morali bozuldu ve en son Dortmund da arkadaşım Polise ifade verdi ama ne yazık ki hırsızı bulamadılar ve fotoğraf makinesi de gitti.

Böyle bir talihsizlikten sonra Berlin'e dönüş yaptık.Bizim için keyifli başlayan gezi zehir oldu bu yüzden nerede olursanız olun mutlaka eşyalarınıza dikkat edin.Yaşadığımız bu olumsuzluğa rağmen bu şehri de gördüğüm için çok şanslıyım ve kesinle burada bir kaç gün kalın...


3 Eylül 2013 Salı

Gezmeye geldik KÖLN ...


Beş kafadar Köln yollarına koyulduk.Gezimiz uzun mu uzun sürdü ve bol bol trenle aktarma yaptık ama bundan kesinlikle şikayetçi olmadık zaten böyle bir şansımız da olmadı :)

Yola Cuma gecesinden çıktı ve aslında ilk gezimizi Magdeburg'da yaptık.Yanlış hatırlamıyorsam burada 3-4 saat civarı kalmamız gerekiyordu bizde şehri gecenin karanlığında keşfetmeye karar verdik ve bunu iyi ki yapmışız şehir çok ufak olmasına rağmen görülecek ve gezilecek yer bakımından baya sanatsal yerlere sahip.

Aslında yolculuklar iyi geçiyor biraz uyuyorsun biraz sohbet muhabbet ama iş yemek yeme olayına gelince kendimizi tutamıyoruz hemen acıkıyoruz.Bu sebeple Magdeburg da bir McDonald's bulduk ve oradan bir kaç bir şey alıp beklemiş olduğumuz trene binerek yola koyulduk.

Sabaha karşı Köln deydik.İlk işimiz şehri gezmekti ama planlarımız arasına Düsseldorf'u da katınca bu şehri hızlı bir şekilde gezmeye koyulduk ama şöyle söylemeliyim ki burada Katedralden başka hiçbir şey yok.Benim hayalimde ki Köln çok da farklıydı.Bu sebeple bu Katedrali gezdikten sonra hemen bir şeyler yiyebileceğimiz bir yere gittik.Tabi ilk tercihimiz bir Türk yeri oldu.Hepimiz bir şeyler söyledik ben Döner söyledim.İşin açıkçası burada ki döneri merak ettim ama maalesef  istediğim lezzeti bulamadım ve artık şu kanıya vardım Döner'in memleketi kesinlikle BERLİN !

Yemeğimizi yedik ve ufak tefek hediyeler aldık hatıra kalması bağlamında ben her gittiğim şehirden magnet alıyorum şimdiden baya oldu :))

Ve o büyük buluşma Köln'e varmadan önce telefon da bir arkadaşımla görüşmüştüm sağ olsun Köln'e kadar bizi görmeye geldi :) Kendisi Köln'e yakın bir kasaba da Erasmus yapıyor ve onunla beraber şehri gezmeye koyulduk ilk durağımız o meşhur göz kamaştırıcı köprü oldu.

Buradan aslında tüm şehri görebiliyorsunuz ve yanda ki resimde de gördüğünüz gibi her yer de buna benzer manzaralar var.

Bunu Türkiye de hiç görmedim büyük ihtimalle hiç rast gelmedi yoksa böyle şahane bir adeti atlamış olamayız diye düşünüyorum :)

Köln biraz da şehir havasında olduğu için bu şehirden çok da zevk alamadım belki çoğu yerine gitmemiş olmaktan kaynaklanıyor olabilir ama kesinle bana hitap eden bir şehir değil.

Arkadaşlarla konuşup bir karar vermemiz gerekiyor Düsseldorf için ve karar verildi ..... çok da uzun sürmeden gene yola koyuluyoruz.Yanlış hatırlamıyorsam 2 saat civarı yolculuğumuz sürüyor gene sohbetler muhabbetler ve bir yandan tıkınmalar devam ediyor.

Sıkıntı çekmeden artık Düsseldorftayız ve artık altı kafadarız ...

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Tek gecelik itiraf...


Bu yazımda kendimle yüzleşiyorum.Bir nevi insanların hakkım da ne düşündüklerini bir bir buraya yazmayı düşünüyorum.Bunun sebebine gelecek olursak; insanlar bazı gerçeklerini söyleyemezler ya bu gerçekleri görmezden gelirler ya da duymazdan !

Yaşam ilerledikçe farkına varmadan hayatımıza yeni yeni insanları dahil ediyoruz ve kimisiyle samimi oluyoruz kimisiyle ise bir daha görüşmemek üzere ayrılıyoruz.Şu sıralar çevremde bir sürü insan var sanırım yavaş yavaş onlardan uzaklaşma zamanım gelmeye başladı.Ayrıca bunu düşünürken zorunda olduğum için değil bunu istediğim için yapmak istiyorum.İstiyorum çünkü hem çevreme bir şekilde zarar veriyorum hemde kendime.

Huy edindiğim bazı özellikler kattım kendime ne yazık ki !

Mesela mı ? Mesela, insanların yaptığı yanlışlıklarla veya bulundukları kötü durumlarla dalga geçmeye başladım.Hatta o kadar abarttım ki insanların acılarıyla dalga geçme durumuna kadar getirdim konuyu.
Başka ? Arkadaşlarımın tabiriyle uyuz biriyim.Başkaları yanlış anlamasın diye konuşulmayıp benim bir konu da yanlış anlamam ne yazık ki uyuz biri olduğum sonucunu ortaya çıkarıyor.Arkadaş çevrem de şaklabanlık yapıyorum bir nevi salaklık diye bilirsiniz buna.Bunu yapma sebebimi arkadaşlarım hiç anlamadılar ve anlamayacaklarını biliyorum bu yüzden buna bir açıklama getirmek istemiyorum.

Bunlarla bitmiyor daha devam ediyoruz.Çok alıngan biriyim, eleştiriye açık bir insan değilim ama bunun tersine eleştirmeyi çok severim ve bu özelliğimde arkadaş ortamımda çok sevilmiyor.Ayrıca lafı karşı taraf istemediği sürece direk söylemem dolaylı bir şekilde lafımı sokarım.Her zaman savunma mekanizmam çalışır her lafa mutlaka bir cevabım vardır ve bu beni biraz hımmm yok biraz değil baya sivri dilli biri yapıyor ve bu özelliğim de çok sevilmez.Bunların yanında kindar biriyimdir belki bu Akrep burcu olmamdan kaynaklanıyor olabilir.Hayatımda unutmadığım ve unutmayacağım anlar vardır mesela.

Ruh sağlığımın çok da yerinde olduğunu düşünmüyorum hatta Türkiye ye gidince bunun için neler yapabilirim araştıracağım.

Uyanık biriyimdir ama bu uyanıklığımı insanları kullanmak için kullanmam bilakis kullanan insanları hiç sevmem ve hayatıma da sokmam.Ayrıca çok safımdır insanlara yardım etmeyi severim hatta bundan zevk alırım ama bunu kötüye kullanan bir sürü insanla karşılaştım burada ve sanırım artık birazcık yoruldum insanlara yardım etmekten ama tabi bu yardım etmeyeceğim anlamına gelmiyor.

Haksızlık konusunda da çok keskin çizgilerim var kesinlikle katlanamadığım şeylerden biri ha bir de zaman.Zaman konusunda acayip takıntılıyımdır hatta bunun için surat asıp olan düzeni bozabilirim ve bu da arkadaşlarımın arasında hiç sevilmeyen bir özelliğim.

Arkadaşlarım benim arkamdan beni tartışıyorlar uyuz birisin ama seni seviyoruz gibi cümleler sarf ediyorlar.Bu ve bu tarz cümlelere kesinlikle alınmıyorum ama sanırım ben bu cümleyi başka tarz yorumlamalarını isterdim lakin böyle düşündüğümü hiçbiri bilmez.

Sanırım hayatı biraz daha içimde yaşamayı seviyordum.Burada tamamen açtım kendimi belki bunu yaparken sınırı bilemedim ve ne yazık ki böyle sonuçlar ile karşılaştım.Bundan pişmanlık duyuyorum unutmamam gereken şeyleri unuttuğum için pişmanım aslında ''kimseye güvenme'' ...

Baktığınız zaman çok da iyi bir özelliğim yok hatta hiç yok, şikayetçi değilim çünkü bu benim !

İnsanların beni ben olduğum için kabul etmeleri gerektiğini düşünüyorum hatta arkadaşlarım kibarlık yapıyorlar ne senle ne de sensiz olmuyor diye !

Ve çevrendeki insanlara sen bunları yaparken neden seninle halen görüşüyorlar? diye sorabilirsiniz bunu bende bazen kendime soruyorum ve cevabını da biliyorum sanırım grupta en salakça şeyleri ben yapıyorum; yapıyorum bu sayede onlarla eğlenceli anlar yaşıyoruz ama onlara sorsanız ben bir uyuzum.

Bu arada umarım bir şey unutmamışımdır şimdilik aklıma gelen özelliklerim bunlar.

Kıssadan hisse; bu zamana kadar bir çok kişiye eşeklik ettim hatta yeri geldi hakaret ettim kalbini kırdığım arkadaşlarım dan özür dilerim.Ben yeri gelir özrümü dilerim yeri gelir yaptığım şeyleri düşünür biraz kafa yorarım, bunu yaparken karşıdan bir şey beklemem (hani ben safım ya).

Şimdi bir mum yaktım ve bir dilek tuttum.

Dileğimin gerçekleşmesi ümidiyle

Hoşçakalın ...

10 Ağustos 2013 Cumartesi

Bayram; mutlu ve birazcık da buruk ...


Gene bir bayram yaşıyoruz ve ben gene Berlin'deyim.Berlin de yanılmıyorsam 2. Bayramımı geçiriyorum ilki Kurban Bayramıydı.İşin açıkçası bayramın olduğunu bilmesem hiç bayramdan haberdar olamayacağım.Buradayken biraz daha Bayram havasından uzak oluyoruz.

Ailemden ayrı geçirdiğim 2. Bayram umarım bundan sonra ayrı geçirmek zorunda kalmam.Burada ki bayram havasına gelecek olursak pek bir şey yapmadım.İlk gün yurtta pinekledim ve yaşça benden büyük olan arkadaşların ellerini öptüm ama ne yazık ki para koparamadım hayır buda yetmezmiş gibi şekerde alamadım : ) Şaka bir yana yanımda ailem olmasa da samimi arkadaşlarımın yanımda olması olmayan enerjime enerji kattı.Bayramın ilk günü şahsen böyle geçti.İkinci gününe gelecek olursak da burada eğitim verdiğim Derneğe gittik arkadaşlarla bayramlaşmaya.Uzun zamandır da Derneğe gitmiyorduk bizim için de iyi oldu.

Derneğe gittiğimiz de sağ olsunlar Bayram için hazırlık yapmışlar sanırım tatlısından tutun tuzlusuna kadar her şey vardı anlayacağınız masa mükemmeldi : ) Bir şeyler atıştırdık sohbet muhabbet güzeldi ve Dernekte bir kaç saat oturduktan sonra '' La Femme Cafe '' canlı müziğe gittik.Tek kelimeyle mükemmeldi.

Bir yandan şarkılara eşlik ediyoruz bir yandan da eğleniyoruz mükemmel bir ortam vardı ayrıca burada Cuma ve Cumartesi günleri Türkçe canlı müzik oluyor eğer Berlin'e gelirseniz mutlaka buraya da uğrayın mekanın içerisi hoş.

Yabancı bir ülkede olup da Türkçe Canlı müziğin olması süper olsa gerek; türkü, pop vs.

Bir Bayramı da böyle atlatmış olduk.Ne kadar da bu bayramı birazcık buruk geçirsem de iyi ki arkadaşlarım yanımda ve iyi ki Erasmusu Berlin de yapıyorum.


Gdansk, aşkın ve çaresizliğin şehri ...


Belki de Polonya'nın en güzel şehri.Buraya gelmeden önce hakkında o kadar çok şey duymuştum ki ciddi anlamda merak ediyordum ve görme fırsatı bulduğum için de çok memnunum.Bu gezimde tek başımaydım bana eşlik edecek olan arkadaşların işi çıkması sebebiyle ne yazık ki onlar gelemediler ve ben de ilk defa tek başıma bir şehri gezdim.

Gdansk'a ulaşmak için mükemmel manzaralardan geçiyorsunuz.Ucu bucağı gözükmeyen yeşillikler arasında seyahat ediyorsunuz.Hani derler ya deniz çarşaf gibi bende burada ki yeşillikler için diyebilirim resmen hayran kaldım.

Gdansk'a vardığım da tabi ilk ne yapacağımı bilemedim ama hemen oranın planını almak için yola koyuldum.Zaten burada ki Old Town şehir merkezine kurulmuş yani gezme konusunda hiçbir sıkıntı çekmezsiniz.Yani bir şehir bu kadar mı güzel olur, bunu tarif edecek kelimeleri inanın ki bulamıyorum.Tamamen turistlik bir şehir.Ayrıca her yerden tarih akıyor.Özellikle Old Town merkezi mükemmeldi. İstanbul'u çok iyi bilmesem de İstiklal caddesi gibi bir caddesi vardı ve bunun yanı sıra şehrin içinden geçen bir nehir vardı aslında tam olarak nehirde diyemeyiz sanırım her neyse burada gemiyle turlara katılma şansınız var ki Polonya ucuz bir şehir bu sebeple bütçenizi çok da aşmayacaktır bu turlar.Daha önce orada Türk Kebapçısı var diye duymuştum tabi karnım acıkınca oraya giderim diye düşündüm ama ne yazık ki yerini bilemediğim için öyle boş boş takılırken orayı bulmuş olmam süper oldu : ) Artık benden mutlusu yok.


Şansıma o gün hava mükemmeldi.Benim bulunduğum zaman da festival vardı artık şansıma diyelim : ) ama ne yazık ki böyle bir güzellikte ve şanslı başladığım günde şansım çok da yerinde gitmedi.

Benim buraya gelme amaçlarımdan biri de buradan bir kaç şehre daha geçerim diye düşünmüştüm ama ne yazık ki geçemedim çünkü gideceğim şehre otobüsle gitmem gerekiyordu ne yazık ki otobüsün kalktığı yeri bulamadım.Aslında benden kaynaklanan bir sorun değil çünkü adresi kime gösterdiysem herkes bana çok farklı yerleri tarif etti ve ne yazık ki planladığım geziyi gerçekleştiremedim.Bu benim moralimi bozmuş olsa da hatta orada telefonumun çekmemesini de işin içine katarsak biraz da korktum.Çünkü dönüş biletimi almam gerekiyor ve telefonumun çalışması gerekiyor.Ne yazık ki çaresizlik içerisinde beklerken Lodz da arkadaşım bana Polak hattı vermişti hemen ona kontör yüklemeye gittim ama ne yazık ki adamla anlaşamıyorum çünkü İngilizce bilmiyor.Her neyse daha sonra İngilizce bilen biri geldi onla konuşacağım ama '' yüklemek '' ne demek aklıma gelmiyor Allah'tan İngilizce sözlüğüm yanımdaydı da adama gösterdim ama adam o kelimenin anlamını bilmiyordu talihsizlik :(

En son çare adam hattın kontör servisini çevirdi işte o zaman anladı sıkıntımı hemen 5 zloti'lik kontör aldım ve yükledim Torun da ki arkadaşımı aradım ve bir şekilde biletimi aldım.Hatta Torunda da 3 gün kaldım içtik eğlendik sohbet muhabbet takıldık ve daha sonra Berlin'e dönüşümü gerçekleştirdim.

Bu gezinin bana hep güzellikleri anımsatmasını isterdim ama bunun yanında çaresiz kalmayı da burada öğrenmiş oldum ama gene de olsun diyorum iyi ki yaşamışım tecrübe nede olsa lakin 45€ civarında param gitti o ayrı bir mesele.Ayrıca Polonya da cidden İngilizce bilen insan sayısı çok çok az o yüzden buraları gezmek için İngilizce bilmenize çok da gerek yok.

Unutmadan eğer hayatımın eşini bulursam kesinlikle buraya tatil için onunla beraber geleceğim şimdiden cümle alem duysun : )))

25 Temmuz 2013 Perşembe

Küçük, şirin Torun ...


Gecenin karanlığında açtım gözlerimi, üç saatlik yolculuğun ardından artık Torun dayım.

Torun da beni bekleyen arkadaşlarım vardı sağ olsunlar beni karşılamaya gelmediler , şaka bir yana zaten gelmeyeceklerdi :)

Torun otogarına varır varmaz hemen bir taksiye atlayıp Old Town'a gittim çünkü artık benim şansıma olsa gerek Torun'a vardığım akşam Erasmusluların veda partisi vardı ve ben üç saatlik yolculukta yarı uyanık yarı uyuduğum için kafam bin beş yüz oldu ama Partiye katıldığım anı sanırım hiç unutmayacağım çünkü uykulu bir moddan hemen clup havasına geçmem çok zamanımı almadı : )

O gece gerçekten çok mutlu oldum çünkü uzun süre görmediğim arkadaşlarımı tekrar görme fırsatı buldum.O gece hepinizin de tahmin edeceği gibi içtik ve çok geç saatlerde yurdun yoluna koyulduk.

Ertesi gün Torun'u gezmek için can atıyorum.Bu arada Avrupa'nın çoğu şehrinde Old Town var ve bizim ilk durağımız burası oldu.Torun'un çok küçük bir şehir olması kesinlikle güzelliğinden bir şey kaybettirmemiş.Çok şirin bir şehir kızlarına zaten laf edemem : )

Her şey bir meydanda toplanmış ve gittiğim de hava mükemmeldi anlayacağınız tam yazlık hava vardı tabi böyle olunca her yer insan : )

Öncelikle Polonya'nın her şehri gibi burası da pahalı değil ve bir sürü eğlence mekanları var.Ayrıca eğlence mekanlarında sadece öğrencilerin girebildiği yerler de var ve mekanların çoğuna giriş ücretsiz ve daha önce de dediğim gibi çok ucuz .Şöyle ki burada ki arkadaşlar gece clup'a gidecekleri zaman taksi tutuyorlar o derece ucuz hayır Berlin de ben bunu yapsam heralde burada çok kalamam :)

Tabi Polonya'yı görünce keşke ben de böyle küçük bir şehir de Erasmus yapsaymışım diye hayıflandım ama olsun Berlin'i de seviyorum .

Ayrıca Torun'a özel bir şey değil Polonya'nın çoğu şehrin de hep küçük binalar var bu gerçekten çok hoşuma gitti ve ayrıca küçük olduğu gibi hep tarihi binalar.

Kıssadan hisse Torun'a bayıldım.İyi ki buraya gelmişim diyorum ve yolu düşecek olan arkadaşlar var ise kesinlikle pişman olmazsınız...

Diğer durağımız şu meşhur '' Gdansk '' ve ilk defa tek başıma gezeceğim ...

23 Temmuz 2013 Salı

Lodz'un o taşlı yolları ...


Kopamıyorum ben Polonya dan kopamıyorum.

Şimdiki rotam Lodz. Buraya uğrama sebebim gezimin ilk durağı olması aslın da tam öyle de diyemeyiz.Şöyle ki ben Torun'a gitmek için yola koyuldum ve Lodz da aktarma yapmam gerekiyordu ve yanılmıyorsam 6-7 saatlik zamanım olduğu içi burayı da gezeyim dedim ki şansıma da burada Erasmus'lu bir arkadaşım vardı ve gelmişken onu da göreyim dedim.

Lodz'u gördüğüm için gerçekten çok mutlu oldum çünkü burayı beğendim.İşin açıkçası buraya geldiğim de kafam da çok da bir fikir yoktu evet burada ki binalar çok eski ve aman aman bir yer değil ama ben çok beğendim.

Buraya geldiğiniz de çok da bir beklentiniz olmasın gerçekten çok küçük bir şehir ve tam olarak şehri bilmesem de yapılacak çok da şey yok lakin beni Lodz'un o taşlı yolları kendisine aşık etti.Eski binalar hep bir ağızdan yaşanılanları anlattı işte ben şehrin bu yönüne vuruldum.

Öncelikle çok şirin bir şehir her yer tarih kokuyor.Her yapı eskilerden izler taşıyor bir nevi  zamanda yolculuk yapmamı sağlıyor.Beni en çok yıkık dökük binalar etkiledi ve orayı gördükten sonra anladım ki benim bir yeri beğenmem için binaların bana bir şeyler anlatması gerekiyor :)

Burada ki arkadaşa gelecek olursak işin açıkçası ilk defa burada yüz yüze görüştük ve gerçekten onu tanıdığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.Yaptığı şeyi yapmak için değil gerçekten istediği için yapıyor ve beni gezdirmek için çok değerli vakitlerini bana ayırdı buradan kendisine tekrardan çok teşekkür ediyorum umarım tekrar görüşme fırsatımız olur.

Arkadaşım ilk defa birine Lodz'u gezdiriyorum ve çok mutluyum demesini halen unutmadım :))

Lodz'u gezme konusunda arkadaşım çok yardımcı oldu.Sanırım çoğu yeri gezdik diyebilirim.Gezimiz ilk başlar da çok güzel başladı sonlara geldikçe biraz koşuşturma ile geçti çünkü otobüsümü kaçırma olasılığım vardı.Neyse ki öyle bir durumla karşılaşmadım.

Otobüse biner ve artık Torun yollarına koyulmaya başlarım ..

Bu şehri unutmamak ümidiyle yeni şehirlere merhaba ...

5 Temmuz 2013 Cuma

Christopher Street Day... (+18)

Evet suçluyum, yazmayalı baya bir zaman geçti ve bunun da farkındayım.Bu süre zarfında o kadar çok şey oldu ki hayatım da bazen kah güldüm bazen ise lanet ettim.

Berlin de halen bir günümün nasıl geçeceğini tam anlamıyla kestiremiyorum her gün yeni bir olay ile karşılaşıyorum.Yine Berlin Branderburger Tor tarafların da  arkadaşımla gezerken bir ne ne görelim Festival.

Ve biz çok mutluyuz  : ))

Tabi en başta Festivalin ne ile alakalı olduğunu bilemedik ama Festivalin içerisine dalınca aslında ne tür bir ortama girdiğimizi fark ettik.

 CSD ( Christopher Street Day ) bu festival hakkında sizlere biraz bilgi vereyim.Ayrımcılık ve dışlanma karşıtlığı ve LGBT hakları adına Avrupa'nın bir çok şehrinde düzenlenen bir festival.Ayrıca bu Festival bir çok ülke de farklı isimlendirilmiştir ; Gay Pride, Pride Parade ve ülkemiz de de LGBT Onur ismi ile adlandırılmıştır.
Türkiye de böyle bir festivalin olduğun dan haberim yoktu ve burada bu konu hakkında bir çok bilgi edindim.Evet şimdi Festivale gelecek olursak kesinlikle bu Festivali destekliyorum sonuçta herkesin kendi özgür hakkı dilediği gibi yaşayabilir dilediği insanlarla.

Aslında Festival çok renkliydi muhteşem bir konser vardı arkadaşımla eğlencenin dibine vurduk lakin aslında Festivalimiz iyi giderken çok enteresan olaylarla da karşılaştık şöyle ki ;

Bu fotoğrafın üstüne bir şey söyleyemeyiz sanırım zaten anlamışsınızdır. Festival de gezerken yanımda ki arkadaşla bir anda ulan biz nereye düştük diye kendimize sormaya başladık.Hatta şöyle bir konuşmamız vardı ;

X : Tuna yan tarafta çok enteresan şeyler oluyor.
Tuna : Ne oldu ki !( ve sağ tarafa bakış atarız )
Tuna - X : Yok artık cüşşşş o kadar da değil yuh ....

Aklımıza gelen tüm kelimeler bir bir ağızdan çıkıyor. Bu arada ne gördüğümüze gelecek olursak o da bize kalsın :)

Tabi biz bunları yaşarken bir yandan da artık dönsek mi diye düşünüyoruz ama bir yandan da eğleniyoruz ve her şeye rağmen kalmaya devam ettik.Tabi kaldıkça saatler ilerledikçe yine enteresan şeyler görmeye başlıyoruz.

Festival böyle devam ederken bir yandan da arkadaşla sürekli fotoğraf çekiniyoruz, Festival alanın da bir sürü orijinal kıyafetli insanlarla fotoğraf çekilmek eh bundan da baya bir keyif aldık ve artık yeter deyip yurdun yoluna koyulduk.

( Fotoğraf çekindiğimiz bir kişinin Türkiye de ki olayları bize sorması beni ve arkadaşımı çok şaşırttı ve o saatten sonra herkes Türkiye de ne olup bitiyor bunu takip ediyor tezine vardık ) 

Sanırım benim ve arkadaşım için çok enteresan bir Festivaldi ve böylesini bir daha yaşayacağımı sanmıyorum.Bu arada Arkadaşımın favorisi Victoria'S Secret Meleği'nin fotoğrafını paylaşarak kapanışı yapayım.

Bu arada yanım da ki arkadaş kız arkadaşım  : ))
...

22 Haziran 2013 Cumartesi

Üflesem uçar mısın ? Püfff ...

Berlin bu sabah bembeyaz ...

Beyaz derken bahar havalarını yaşamaktayız...

Hayatım da sanırım ilk defa bu kadar çok Polen'i bir arada görüyorum.Tabi bu kanıya nereden vardım çok basit yolda yürürken ağzınıza burnunuza hatta gözlerinize Polen kaçıyorsa bilin ki burada Polen kaynıyor ve bende bunu Berlin de yaşıyorsam bu kanı da pek de haksız sayılmam.Hayır Türkiye de neden böyle bir anım yok diye düşünürken bir anda aklıma geliyor Türkiye'nin neresinde ormanlık alan kaldı ki her yeri kesip beton binalar dikiyorlar.

Velhasıl burada her şeyin güzel olmasına rağmen bu Polen olayı beni artık isyanlara götürmeye başladı.Gerçi bu durumdan çok da şikayetçi değilim benim sorunum ormanlarla değil tek düşmanım ;

Sivrisinek

Evet yanlış duymadınız şu aralar tek düşmanım Sivrisinek.Artık isyanları da geçtim bildiğiniz toplu katliam yapıyorum.Hayır ne güzel bahar geldi derken kuşlar börtü böcek Sivrisineği hiç planıma dahil etmemiştim :(

Bu konuda Fethiyemi özlüyorum orada ne güzel ilaç sıkılıyordu buralar var ya bildiğiniz sivri kaynıyor nereye baksam artık onları görüyorum bu konuda ciddiyim kendilerini metroların içinde de görüyorum ve katliama orada da devam ediyorum.Ya abi Almanya'nın başkentin de Sivrisinek istilası inanamıyorum...

Buradakileri bir görseniz herkes sanırım en az 10 yerinden ısırılmış canlarım hepimiz kaşınıyoruz ama gene de insanlar hayatlarına devam ediyorlar işte bu garibime gidiyor ulan resmen sömürülüyoruz kimse sesini çıkarmıyor.

Kıssadan hisse sivrisinekler den nefretim bir tık daha arttı ayrıca şu sırlar plaj voleybolu oynuyorum ve cidden acayip efor sarf ediyorum bunu da diğer yazımda kısacık da olsa paylaşacağım şimdilik Berlin Sivrisinekler'e rağmen halen güzelliğinden bir şey kaybetmedi...